2021 yılının 2. çeyreğinde yapmış olduğumuz çalışma kapsamında,dünya genelindeki 50 adet metropol üzerine yoğunlaşarak, bu şehirlerde “Prime Location” olarak adlandırılan, yani şehirlerin en merkezi ve en çok talep gören lokasyonlarındaki konutları ele alarak aynı yatırım bedeli ile kaç metrekare konut satın alınabildiğini mukayese etmiş, yatırımın yıllık brüt kira getirisinin ve amortisman süresinin ne kadar olacağını irdelemiştik.
Dünya genelinde kırsal kesimden kent merkezlerine yönelik nüfus hareketleri şehirleşmeyi hızlandırırken, bunun sonucu olarak şehirlerde nüfus yoğunluğunun arttığı, buna bağlı olarak da konut fiyatlarının yükseldiği görülüyor. Özellikle, metropollerde konut stoğunun son derece kısıtlı olması, finansman olanaklarının yüksek, faiz oranlarının tarihi seviyede düşük olması, bu şehirlerin dünyanın çeşitli noktalarında nitelikli iş gücü göçü alması ve yeni konut üretiminin nüfus artış hızının çok geride kalması sonucunda konut açığı oluştuğu ve fiyatlarda ciddi artışlar meydana geldiği görüldü.
Birçok ülkede konut fiyatlarını dizginlemeye yönelik olarak ihtiyaç duyulandan fazla, yani yatırım amaçlı konut satın almanın önüne geçecek yasal düzenlemeler tartışılıyor. Bunların başında, kredi imkanlarının daraltılması, kiralamaya yönelik kısıtlamalar getirilmesi gibi tedbirler geliyor. Örneğin Kanada’ya bakıldığında yabancı ülke vatandaşlarının konut kredisi kullanımına yönelik kısıtlama getirilmesi, Çin’de gayrimenkul piyasasını kontrol etmeye yönelik yeni vergiler, Hollanda’da kiraları kontrol etmeye yönelik düzenlemeler, ABD’de ise düşük gelir grubundaki yatırımcıları ve ilk kez ev alacaklara yönelik kolaylaştırıcı teşvikler geldiğini görüyoruz..