Geçmiş yıllardan buyana gayrimenkul sektöründe konut tercihlerinin değişmesine sebep olan belli başlı büyük olaylar görebiliriz. Yakın tarihte ülkemizde yaşanan depremler, özellikle de 1999 yılı Marmara depremi konut projelerinin yasal dayanaklarından tutun birçok alışkanlığı da geride bırakmamıza sebep olan bir milat oldu. Kanunlar, yönetmelikler değişti, sağlam ev konseptine inanış arttı bu sayede kentsel dönüşüm hızlandı. Pandemi süresinden önce neredeyse öncelik olarak en başa yazılan depreme dayanıklı olma başlığı pandemiden sonra özellikle konsept değişikliği benimsenmesinden dolayı yanına yeni tercih sebeplerini de alarak güçlendi. Peki pandemide hayatımızda neler değişti? Sokağa çıkma yasakları ve kısıtlamalarla başlayan süreç evlerin sadece bir barınma ihtiyacı olmadığını, aynı zamanda sosyal olarak zaman geçirebilecekleri bir ortamın da ihtiyaç olduğu gerçeğini gün yüzüne çıkardı.
Evden çalışma sistemi yaygınlaştı. Online alışveriş şehir merkezlerinde bulunma ihtiyacını azalttı. Yatay mimariye talep arttı. Özellikle kalabalık il merkezlerinde oturan ve uzaktan çalışma imkânı olanların kırsala göç etmeye başladığı, yazlıklarında hem yaz hem kış ikameti sürdürdüğü, Akdeniz ve Ege başta olmak üzere nispeten yazlık bölgelerin konut yapılabilir imarlı arsalarına olan talebin ve şehirden göçün arttığı bir süreç yaşanmaya başladı. Önceden evler yaşam alanı olmaktan ziyade, dinlendiğimiz ailece bir araya geldiğimiz yerler halinde iken; pandemi döneminde evlerdeki eksiklikler fark edildi. Balkonlar küçük gelmeye başladı. Temiz hava almak için bahçenin olmadığı anlaşıldı. Bu süreçte insanlar internet üzerinden hemen bahçeli, balkonlu doğa ile iç içe olan evler aramaya başladı. Bu durum talebi yaklaşık %235 oranında arttırdı. Artan taleple birlikte bu tarza uygun bölgelerdeki projeler ve proje üretebilecek alanların fiyatlarına da ciddi artışlar yaşandı.
Birçok firmanın %90’lara varan oranda evden çalışma sistemine ayak uydurması sayesinde evlerde daha fazla vakit geçirilir oldu. Tek dokunuşla çalışma ortamı haline getirilebilecek konseptler tercih görür hale geldi. Multi evler yani hem ev hem ofis konseptini birleştiren projeler özellikle beyaz yakalıların dikkatini çekmeyi başardı. Buna yönelik İnşaat üreticileri proje konseptlerinde değişiklikler yaparak sağlık kurulları oluşturdular ve insanların yeni dönemdeki önceliklerini anlamaya çalıştılar. Peki bu kurulların araştırmalarında öne çıkan ‘’Sağlıklı ev‘’ konseptindeki öncelikler neler oldu; ‘’Evlerin asansörü bulunmalı, ama vatandaşın arzu ettiğini takdirde yürüyerek çıkılabilir yükseklikte olmalı. Evler mümkünse bahçeli, değilse teraslı olmalı veya bir oda büyüklüğünde balkonu olmalı. Evler ormana yakın olmalı. Evlerin doğal havayı içine alabileceği şekilde inşa edilmeli, Evler 2019 Deprem Yönetmeliği’ne göre planlanmalı’’.
Gayrimenkul sektörü 430 alt sektörü hareketlendiren ülke ekonomisinin lokomotiflerinden bir tanesidir. 2020 ortasında pandemiyle mücadele kararları kapsamında kredi faiz oranlarındaki indirim hem proje üreticilerinin hem de tercih değişikliğine giden vatandaşların bu tercihlerini kullanabilecekleri bir imkân oluşturdu. Özellikle bu dönemde taşınma oranı önceki yıllara oranla %43 artış gösterdi.