İstanbul’da beklenen deprem için çeşitli ilçeler en riski kategorisinde yer alır. Yapılan araştırmalar, olası bir depremde bu ilçelerdeki binaların ağır bir şekilde hasar görebileceğini ön plana çıkardığından özellikle belirlenen ilçelerde kentsel dönüşüm gerçekleştirilmesi oldukça önemlidir. Özellikle zemin sıvılaşmasının görüldüğü 15 ilçedeki zeminin deprem sırasında yukarı doğru hareket edeceği düşünülmekte olup bu durum, riskin artmasına neden olabilir. İşte İstanbul’da beklenen deprem için en riski olarak görülen 15 ilçe!
Zemin sıvılaşmasının görüldüğü 15 ilçedeki zeminin deprem sırasında yukarı doğru hareket edeceği düşünülmekte olup bu durum, riskin artmasına neden olabilir. İşte İstanbul’da beklenen deprem için en riski olarak görülen 15 ilçe!
Zemin Sıvılaşmasında 15 İlçeye Dikkat
İstanbul’un bazı ilçelerinde zemin sıvılaşmasının olduğu tespit edilmiştir. Özellikle gevşek zeminler, deprem sırasında sıvı gibi hareket eder. Bu ise zeminin sertliğini kaybetmesi ve üzerinde yer alan yapıların ciddi anlamda zarar görmesi anlamına gelir. Zemindeki sıvılaşma çoğunlukla yer altı su seviyesinin yüksek olduğu bölgelerde ortaya çıkar.
Zemin sıvılaşmasının olası bir depremdeki olumsuz etkileri oldukça fazladır. Bu etkiler genel hatlarıyla şu şekilde sıralanabilir:
- Bina temelleri desteklerini kaybederek eğilebilir ya da yan yatabilir.
- Köprü, yol ve su boruları başta olmak üzere altyapı sistemlerinde çeşitli zararlar meydana gelir.
- Zeminin alt katmanlarında bulunan kum ve su yüzeye çıkarak kum birikintilerine neden olabilir.
Zemin sıvılaşmasının görüldüğü İstanbul ilçeleri, İstanbul depremi açısından yukarıda belirtilen hususlar da dikkate alınarak risk altında bulunur. AFAD tarafından yapılan açıklamaya göre İstanbul depremi için yüksek risk altında olan ilçeler şu şekildedir: Fatih, Üsküdar, Sultanbeyli, Maltepe, Pendik, Tuzla, Büyükçekmece, Beylikdüzü, Avcılar, Esenyurt, Başakşehir, Esenler, Küçükçekmece, Bahçelievler ve Bakırköy.
Bu Bölgelerde Yaşayanlar Korkmasın
İstanbul’un çeşitli ilçeleri, sağlam bir zemine sahip olduğundan olası bir depremde çok daha az risk altında bulunur. Riskin yüksek olduğu bölgelerde, zeminde güçlendirme çalışmalarının yapılması gerekir. Bu durum, deprem esnasında hem altyapının zarar görmesine hem de binaların yıkılmasına neden olabilir.
Fakat yapılan araştırmalara göre belirli ilçelerin zemini oldukça sağlamdır. Zemin eğer dayanıklıysa yapıların maruz kalacağı kuvvetin etkisinin minimize edilmesini olanaklı hale getirir. Depremin neden olduğu şiddetli sarsıntıları absorme etme konusunda başarı elde eden zemin, yapıların daha az zarar görmesini olanaklı hale getirir.
Sahil Şeridine Yakın ve Dolgu Alanlarda Sık Görülüyor
Zeminin dikkate alınarak binaların yapılması, özellikle deprem sırasında çok daha az hasarın ortaya çıkmasını sağlar. Bu nedenle bina yapımı öncesinde zeminin titiz bir şekilde kontrol edilmesi oldukça önemlidir.
Sahil şeridine yakın alanlarda çoğunlukla alüvyonlu ve yumuşak bir zemin bulunur. Sismik dalgaları çok daha fazla büyütme potansiyeline sahip olan bu tür zeminler, titreşim şiddetinin artmasına da neden olabilir. Ayrıca dolgu alanlarda yüksek sıvılaşma riski mevcuttur. Deprem esnasında yer altı suyu zemine baskıda bulunarak zeminin katı yapısının sıvılaşmasına sebebiyet verebilir. Bu ise zeminin çökmesi ile sonuçlanabilecek durumların ortaya çıkmasına neden olur.
Yeraltı Su Seviyesine Dikkat
Dere yataklarının olduğu bölgelerde zemin sıvılaşmasının da sıklıkla görüldüğünü belirtmek mümkündür. Eğer zemin içerisinde su miktarı oldukça yüksekse deprem sırasında bu su yukarı çıkma eğiliminde olabilir. Böyle bir durum, zemin sıvılaşmasına neden olur. Dolayısıyla zemin, katı değil de sıvı gibi hareket etmeye başlar. Yer altı suyu 15 metre aşağıdaysa risk azalacaktır. Bununla birlikte 1 ile 10 metre arasındaki yer altı suyu, zemin sıvılaşması adına risk faktörüdür.
Temeli güçlü binaların yapılması, deprem sırasında görülebilecek zararın minimize edilmesini sağlayabilir. Özellikle zeminde boşluğun fazla olduğu yerlerde fore olarak adlandırılan kazık yöntemi tercih edilebilir. Bu tür önlemler, olası bir depremin etkilerini en aza indirerek can ve mal kaybını azaltabilir. İstanbul’un riskli ilçelerinde, deprem hazırlığı ve kentsel dönüşüm projelerinin hızla hayata geçirilmesi, şehrin güvenliğini sağlamak adına kritik bir adım olacaktır.